top of page

Bursa Otosansit Masterplan Proposal
Bursa / Turkey, 2016

Yiğitler Oto Sanayi Sitesi'nin kentsel tasarımının yeniden yapılarak konut ve ticaret olarak planlanması problemi ortaya çıktığında öncelikli olarak kent ile ilişkisini önemsedik. Kuzey tarafından hafif raylı taşıma hattı ile beraber Ankara-Bursa Karayolu yer alan alanın, güney tarafında ise 1. Derece sit alanı olan ve Osmanlı mahallelerinin yaşayan ender örneklerinden olan Cumalıkızık bölgesi yer alıyordu. Dolayısıyla bir anda karmaşık bir problemin içinde bulduk kendimizi.

 

Bölgenin Cumalıkızık ile ilişkisi nasıl olacak? Cumalıkızık bölgesine etkileri nasıl olacak? Hem şehir merkezini hem de Cumalıkızık’ı içine alan bütüncül bir kentsel yaklaşım önerilebilir mi?

Ekran görüntüsü 2024-07-16 181907.png

Bu sorular üzerinde yaptığımız tartışmalar neticesinde şehir ile ilişkiyi kuran Kuzey yolundan başlayan ve Cumalıkızık bölgesine doğru alanı ikiye bölen ve hali hazırda da 30 metrelik araç yolu olarak yer alan yolun bir yeşil alan omurgasına dönüşmesi gerektiğini düşündük. Bu omurga’nın kuzey ucu şehirden giriş kapısını, güney ucu ise Cumalıkızık için bir giriş kapısı niteliğinde olacaktı.  Yolun araç yolu olarak devam etmesi ya da yayalaştırılması kararı yaşandıkça verilebilecek bir karar olarak bırakıldı. Cumalıkızık’ın özellikle yoğun turist ziyareti sırasında ortaya çıkan araç problemlerini çözmek üzere’de hafif raylı sistemin devam edebileceği ya da teleferik bağlantısının kurgulanabileceği, böylece araç girişinin sınırlandırılacağı bir çözüme de alt yapı desteği sağlayabilir düşüncesiyle yeşil omurganın altını semt otoparkı olarak planladık. Daha sonra alandaki yaşam hakkında konuşmaya, fikirle üretmeye başladık. Bu aşamada buradaki kentsel yaşama odaklandık.

Project künye

Mimari tasarım: R.Güneş Gökçek

Mimari ofis: YPM 

Proje ekibi: Çağrı Çağır, Hazal Uçak 

Proje tarihi: 2016 

Arsa alanı: 716.000m2 

Ekran görüntüsü 2024-07-16 181729.png

Nasıl bir yaşam hayal etmeliydik?

Kentsel bir parça yaratmak yerine özlediğimiz mahalle yaşamını burada oluşturabilir miyiz? Osmanlı mahallesinin yaşayan ve koruma altına alınan bölgesinin eteklerinde bu yaşamı yeniden kurgulayabilir miyiz?

Osmanlı şehirleri kurulurken merkez bir camii alanı ve onun çevresinde genişleyen ticaret sosyal hayatı oluştururdu. Camii gündüzleri çalışanların ve ziyaretçilerin kesiştiği bir alan olurken hemen yakınlardaki konut alanları ise çıkmaz sokaklar sayesinde güvenliğin sağlandığı, herkesin olan ortak sosyal alanlara dönüşür bir yönüyle kontrol merkezi olurdu. Fakat sonra, yollar özellikle gridal düzenlemelere ve sürekliliğe kavuştukça bu içe dönüklüğü herkes kendi parselinde sitesinde yapmaya başladı. Sonra tekrar cem olmayı/ mahalleli olmayı özledik. Aynı kurguya döneceğimize büyük parsellerde site mahalleler oluşturmaya kalktık. Her gün her reklam kuşağında tek başına yettiğini iddia eden konut projeleri oluştu. Bu durum mahalleli olmayı, aynı siteden olmayı, beraber olmayı sağlamadı. Aksine kişiler güvenliklerini kendi meskenlerinde arar oldular. Artık evlerine kapandılar. Bu yüzden şehirlerimiz bireylerin şehirleri oldu. Peki tekrar mahalle olmayı nasıl başarabiliriz?Cumalıkızık’ın eteklerinde tasarım yaparken aslında çözüm önümüzde duruyordu. Oluşturulan yeşil omurga ticaret ile çevrelenecek, hali hazırda mevcut olan camii alanı korunacak, ticaret ile desteklenecek, tematik alanları ile (eğitim/kültür/eğlence) mahallelinin bir biriyle ve bölgeye gelen/ Cumalıkızık’a geçip giden ziyaretçileri ile sosyal ve ticari aksı oluşacaktı. 

 

Geri kalan konut alanları ise çepeçevre araç yolu ile şehirden desteğini almalarını, bu yoldan uzanan yayalaştırılmış sokaklar ile kendi birlikteliklerini, kamusal alanlarını oluşturmasını ön gördük. Yayalaştırılmış sokak arası mesafeleri daha yürünebilir, motorsuz taşıtlara uygun eğim ve mesafeler ile kurgulayıp, yeniden özlediğimiz yürünebilir şehirlere kavuşmayı hedefledik. Topografyanın homojen ve tek yönlü giden eğimine uyum sağlayarak zemin katlarda bir biri içine geçen bir zemin kat kamusal kullanımı hayal ettik. Bahçe duvarları olmayan bir alan. Eğimin etkisiyle havada kalan kütlelerin altından geçilen ortak bir yaşam alanı olmalıydı zemin kat. Kuzey ve güney yönünde alanı bölen yeşil omurgaya bir de batı-doğu yönünde bir yeşil omurga ekledik. Bu ortak alanlar herkesin olsun istedik. Yapı adaları içindeki peyzaj unsurlarını ise malzemesi ve bitkiseli ile her ada için özelleştirmek, böylece bu kısımlarda aidiyet duygularını artırmayı önerdik. Kamusal olan ile özel olanı duvarlarla değil malzemeler ile ayrıştırdık.

Bugün yatırımcılar büyük ölçekli projeler üretebiliyorlar.  Nüfus sayısı 5.000’leri, 10.000’leri bulan mahalle ölçeğinde siteler.  Yatırımcılar için böylesi ölçeklerin temel önceliği pazar talepleri oluyor elbette. Bir de bir marka yaratma endişesi bunu takip ediyor. Yapım teknolojisi ve talepler benzer olunca da yerine özgü girdiler sunabilecek, projenin yakın çevresinden gelen bağlam sorunsalları eriyiveriyor.

Projelerin Dubai’de bulunmasının, İstanbul’da olmasının ya da Bangkok’ta yer almasının tasarıma katkı sağladığı söylenemez. Bugün herhangi bir yerde yapılan proje kolaylıkla başka bir kıta bağlamında bile önerilebiliyor. Tamamen mekanik ısıtma soğutmaya endeksli siteler birkaç check-liste atılacak göstermelik tikler ile yeşil bina sertifikaları alıyor.

Bizim içinde bulunduğumuz tasarım problemi de   ölçeği gereği böyle bir problemle karşı karşıya.

Bununla başa çıkılabilir mi? diye düşündük sonrasında. Emsal oranının 1’in üzerine çıkacağı, 850.000m2’lik bir alanda konut ve ticaret alanları ile bunların ihtiyaç duyacakları sosyal alanları planlarken alanı nasıl daha kent parçası halinde ele alabiliriz ve nasıl bir bütün kente kanser hücresi gibi tutunan, hiçbir çevresel etkiyi esas almayan koca bir marka proje yerine; buraya ait, zaman içinde oluşmuş gibi görünen, buna karşın dil birliği ve tasarım bütünlüğüne sahip, kaliteli kentsel mekanları olan, naif, ölçeğine hâkim, yalın ve kendine güvenen bir eski mahalle dili oluşturmak istedik.

Proje Galerisi

bottom of page